Yaşanan her güzellik, başlayan her sevdâ, ışık hızıyla geçer ömrün kenarından. İnsana yalnızca geçirdikleri arkasından buruk bakışlar kalır....
Bir anlık düştür hayat...
Bir anlık düştür hayat,
Ve bir ağacın altında gölgelenmek kadar kısa. Nice güzellikler vardır, nice hasretler vardır henüz başlayan, nice sevdalar vardır kâinat kadar azametli.
Hepsi; ama hepsi bir kaşık hüzünle noktalanmaya mahkûmdur.
Bu dünya; gurûbların yarıştığı bir dünya. Tulûların gurûblarla tamamlandığı bir dünya.
Her doğuş batışı, her batış bir doğuşu barındırır koynunda.
Hayat, hisseden gönüllere bir seraptır. Acıların tortulaştığı ömür için, günler salise olur, mevsimler saniye, seneler dakika.
Yaşanan her güzellik, başlayan her sevdâ, ışık hızıyla geçer ömrün kenarından. İnsana yalnızca geçirdikleri arkasından buruk bakışlar kalır.
Bir anlık düştür hayat...
Bu düşte gurbet içinde gurbet yaşanır. İçimizde gurbet, dışımızda gurbet, ruhumuzda gurbet, bedenimizde gurbet...
Adem (as)’in cennetten dünyaya indirilmesiyle başlamıştır insanoğlunun gurbeti.
Dünya gurbetlerin en büyüğüdür. İnsan dünyada ister geda olsun, ister hükümdâr yine de gariptir.
Değil mi ölümlüdür, değil mi ruhu bedende taşımaktadır, gariptir.
Bundan dolayı sonsuz bir hasret yaşanır yürekte. Bu hasretin ne başı vardır ne de sonu.
Bilenler bilir de bu hasretin özünü, bilmeyenler hırs ile oradan oraya koşturur dururlar.
Bir anlık düştür hayat...
Bütün düşler saniyelerle sınırlıdır. Aynı düşü yakalamak ise çoğunlukla imkânsızdır.
Bu düşün neticesinde dil ile değil, hal ile veda zamanı geldi mi, bütün çırpınışlar bütün sedâlar yetersiz kalır.
Sonunda veda bütün dostlara ilân edilir ve yolcu inleyen bir selânın ardından bir gelin edasıyla yeni mekânına uğurlanır.
Giden yolcu, sevenlerinin çağrılarına kapalıdır artık. Ne körpe bir gelin, ne civan bir yiğit bu çağrılar neticesinde vedasını geri alır.
Tabut, hayattayken hazırladığımız amellerin çeyiz sandığıdır.
Baş üstünde, omuzlarda taşınacağımız dünyaya ait son istirahat vasıtasıdır. Öbür âlemdeki mekânımız bu sandıkta gidenlerle döşenecektir.
"Ey dost, canı sen aldıktan sonra, ölmek şeker gibi tatlı. Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlı." (Mevlana) Hüner ne pekiyi? Cevabı şair versin:"O demde ki perdeler kalkar perdeler iner Azrâil'e hoş geldin diyebilmekte hüner."
|