BİR DİNİ-HAYRİ HİZMET ÖNDERİ
HAFIZ ARİF MEHMET ÖZDEMİR
Doğumu ve Eğitimi
Hafız Arif Mehmet Özdemir, 1933 yılında Kızılcahamam İlçesinin Alpagut köyünde dünyaya geldi. Babası Mustafa, annesi Hafize Hanımdır.
Hafız Arif Mehmet Özdemir, eğitimine köyünde sadece üç sınıflı ilkokul olduğu için, önce köyündeki üç sınıflı ilkokulu bitirerek başladı. Önce babası Mustafa’dan ilk Kur’an okumayı öğrendi. Daha sonra dayısı köyün hatibi Osman Güran’da hafızlık çalışmalarına başladı. Hafızlık çalışmalarını ikinci dayısı Hafız Ali Güran’da bitirdi. Köyünde dayıoğlu Kemal Güran ve bir başka hafızlık arkadaşı Kamil Yalçınkaya ile birlikte çevreden çok sayıda köy halkının da katılımı ile görkemli bir hafızlık merasimi yapıldı.
1951 yılında, dayıoğlu Kemal Güran’la İstanbul Nuruosmaniye Kur’an Kursu’na, usulüne uygun Kur’an’ı Kerim okuma ve tecvit dersleri almak için gitti. Burada uzun süre kalamadı. Yaklaşık iki ay kadar sonra Ankara’da bir imam hatip okulu açılacağı haberleri üzerine Ankara’ya döndü. 40-50 günlük özel bir hazırlık öğreniminden sonra dışarıdan beş sınıflı ilkokul diploması aldı. Aynı yıl Ankara İmam-Hatip Okulunun ilk bölümüne öğrenci oldu.
Ankara İmam-Hatip Okulunda 7 yıl düzenli ve disiplinli bir lise eğitimi gördü. 1958 yılında bu okul’un 7 yıllık lise bölümünden mezun oldu. İmam-Hatip okulu diploması ile herhangi bir fakülteye giremediği için dışarıdan lise bitirme sınavlarına girdi. Lise diploması aldıktan sonra 1961 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi oldu. Bu fakültede de 4 yıl süren bir eğitimden sonra Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Hafız Arif Mehmet Özdemir, bu resmi eğitimi yanında özellikle Kur’an’ı Kerim’i usulüne uygun okuma çalışmalarını özel olarak da sürdürdü.
Dayısı Hafız Ali Güran’dan özel dersler aldı. Hafız Ali Osman Atakul’dan aldığı derslerdeki başarısından sonra, 1953 yılında 11 arkadaşı ile birlikte Ankara Hacıbayram Camii’nde coşkulu ve yoğun halk katılımı ile gerçekleştirilen hafızlık merasiminden sonra Kur’an kıratında başarı diploması aldı. Hafız Arif Mehmet Özdemir, hafızlığı ile ilgili olarak, şunları söylüyor:
- Diyanet işleri Başkanlığı merkez kuruluşunda idari görevler aldığım yıllarda, hafızlığımı biraz zayıflattım. Ben, kendi kendime “rahat bir görevim olsa da, hıfzımı yeniden güçlendirsem” derdim. Yüce Allah, bana bu imkanı lütfetti. Din İşleri Yüksek Kurulu Raportörü, daha sonra da baş raportörü oldum. Bu görevlerde iken ben o sözümü gerçekleştirmeye çalıştım. Akşam eve gelince, her gün beş sayfa hazırlamadan yatmadım. Ertesi sabah işe gidince o sayfaları görev arkadaşlarıma okudum.
Benim en büyük duam “Yarabbi benim canımı hafızlığımı unutmadan al. Hafız olarak huzuruna geleyim.” dileğidir. Daha sonraki yıllarda, yaz aylarında Yalova’da kaldığım yıllarda hafızlığımı güçlendirme çalışmalarını sürdürdüm. Bu çalışmamın peşini bırakmadım.
Görevleri
Hafız Arif Mehmet Özdemir, ilk görevine 1952 yılında girdiği müezzinlik sınavında başarılı olarak Ankara Dışhisar Ramazan Şemsettin Camii müezzini olarak başladı. Aynı zamanda Ankara İmam-Hatip Okulu öğrencisi idi. Bu görevini Ankara İmam-Hatip Okulunu bitirinceye kadar 7 yıl sürdürdü. 1958 yılında İmam-Hatip Okulu’nu bitirdikten sonra 31.10.1958 tarihinde Ankara Çankaya Maltepe Camii imam-hatipliğine atandı. Çok kısa süren bu görevini vatani görevini yapmak için bıraktı.
1959-1960 yıllarında vatani görevini yedek subay olarak yaptı. Vatani görevini top teğmeni olarak tamamladıktan sonra, 20.06.1960 tarihinde Ankara Merkez Arslanhane Camii imam-hatibi olarak atandı. Daha sonra 1962 yılında Yenimahalle Esentepe Camii İmam-hatibi oldu. Bu görevleri toplam 5 yıl kadar sürdü. Aynı zamanda Yenimahalle Kız Lisesi din bilgisi öğretmenliği yaptı.
Yenimahalle Tepe Camii imam-hatibi iken Türkiye Din Görevlileri Federasyonu tarafından yayımlanan “HAKSES” dergisi yayın sorumlusu olarak çalıştı. Hafız Arif Mehmet Özdemir, 1967-1968 yıllarında Bağdat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde özel olarak eğitim veren “Yabancılar” bölümünde “Dini yüksek ihtisas eğitimi” aldı.
Hafız Arif Mehmet Özdemir, 1965 yılında yasalaşan Diyanet İşleri Başkanlığı yeni kuruluş yasasının yürürlüğe girmesinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Kuruluşunda görevler aldı. Sıra ile 1966 yılında Dini Hizmetler Ve Olgunlaştırma Dairesinde müdür yardımcısı, donatım müdür yardımcısı, donatım müdürü, Din İşleri Yüksek Kurulu Raportörü, Din İşleri Yüksek Kurulu Başraportörü oldu. 1983 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Vaizi olarak emekli oldu. Dini hizmette 31 yıl görev yaptı. Hafız Arif Mehmet Özdemir, Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Kuruluşunda görevli iken “Hafızlık Tespit Sınavı”, “vaizlik-müftülük sınavı”, “yurt dışı dini hizmetlerde görevlendirme sınavı” gibi çok çeşitli sınavlarda komisyon başkanı veya komisyon üyesi olarak görevler aldı.
Hac hizmetlerinin Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği halinde Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülmeye başlamasından sonra, hac organizasyonlarının yürütülmesinde üst düzeyde önemli görevler yaptı. Başkanlığın henüz hac organizasyonu tecrübesinin bulunmadığı ilk yıllarda bu organizasyonda hacı adaylarının kara yolu ile nakli çalışmalarının organizasyonunda en üst düzeyde görevler üstlendi.
Hafız Arif Mehmet Özdemir, diyanet hizmetlerini desteklemek amacı ile kurulan Türkiye Diyanet Vakfı’nın üst yönetimlerinde de görevler üstlendi. Türkiye Diyanet Vakfı genel kurul üyesi seçildi. Zaman zaman bu Vakfın mütevelli heyetlerine seçildi. Halen Türkiye Diyanet Vakfı’nın Genel Kurul üyesidir.
Hayır Amaçlı Dini ve Sosyal Hizmetlere Destekleri
Hafız Arif Mehmet Özdemir, hayır amaçlı dini ve sosyal hizmetlere de maddi destekler sağladı. Öncelikle doğduğu Alpagut Köyünün Camii’ne bakım ve tamir amaçlı maddi destekler verdi, köyün içme suyunun zenginleştirilmesi çalışmalarına önemli maddi katkılarda bulundu. Kızılcahamam merkezde inşa edilen YABANABAT CAMİİ’nin inşa çalışmalarını maddi katkıları ile destekledi.
Özel kütüphanesinde biriktirdiği kitaplarından bir kısmını Türkiye Diyanet Vakfı’nın bilimsel bir kuruluşu olan İslam Araştırmaları Kütüphanesine, bir kısmını da Kızılcahamam İmam-Hatip Lisesi kütüphanesine bağışladı. Yaz aylarında kalmak üzere Yalova İlçesi Koru Köy’de bir yazlık edinmişti. Yaz aylarında orada kaldığı köyün ihtiyacı olan caminin yapılmasına öncülük yaptı. Cami tamamlandıktan sonra bu camide Cuma ve bayram vaazlarını verdi. Yöre çocuklarına Kur’an okumayı öğretti. İlmihal bilgisi düzeyinde dersler verdi.
Hafız Arif Mehmet Özdemir, Türkiye Diyanet Vakfı ile ortak olarak masraflarını karşılamak üzere Kırım’da da bir cami yaptırdı. Bu camiye “Hacı Arif Bey Camii” ismi verildi. Hafız Arif Mehmet Özdemir, Kırım’da Diyanet Vakfı ile ortaklaşa inşaat masraflarını üstlendiği Hacı Arif Bey Camii ile ilgili hatıralarını da şöyle anlatıyor;
- Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışıyorken bir ara Başkanlık dünyanın çeşitli ülkelerini gruplandırmış ve çalışanlara o ülkelerle ilgili görevler vermişlerdi. Örneğin Kemal Güran hocaya Balkanlar ile ilgilenme görevini vermişlerdi. Balkanlardaki din hizmetlerinin Türkiye adına izlenmesinden Kemal Güran hoca sorumluydu. Keza, Yakup Üstün Hoca Kırım tarafındaki din hizmetlerinin yürütülmesinden sorumluydu. Bir gün Yakup Üstün Hoca’nın yanına gittim. Vakıf’ta konuşuyorduk, bana “Kırım’da emekli bir öğretmen kadın cami yaptırıyor” dedi. Ben, bu sözle çok ilgilendim. Bu işin nasıl olduğunu sordum. Kırım o zamanlarda çok yoksuldu. Açlık vardı, halkın refahı en alt düzeye düşmüştü. Kırım halkı çok sefalet çekti. Gorbaçov hükümeti dağıldıktan sonra Kırım Türklerinin sürgünden dönmeleri ile Kırım’da bıraktıkları ev, mal, mülk talan edilmiş ve döndükleri ülkelerden kazandıkları her ne ise ellerinde o kalmıştı. Ellerinde kalan sadece o imkanlarla ülkelerini yeniden kurdular. Ben Kırım’a gittiğimde orada yiyecek-içecek hiçbir şey bulamadım. Halk zor şartlarda ellerindekilerle yetiniyorlardı. Orada bulunduğum sırada Türk markalı bir bisküvi gördüm, onun dışında satılan bir şey yoktu. Ben orada ne doğru dürüst bir ev görebildim, ne de bir cami. Orada hiçbir şey yok, hal böyle olunca Yakup Üstün bana Kırım’da 30.000 Marka bir öğretmen kadının cami yaptırdığını anlatmıştı. Ben de “O camiyi nasıl yaptırdıysanız, ben de 30.000 Mark vereyim, bir cami daha yapın” dedim. Vakfa hemen parayı yatırdım ve Yakup Üstün ile beraber Kırım’a gittik. Kırım’da cami için uygun yer araştırdık. 40.000 m2’lik bir arsa üzerine cami inşaatını başlattık. Yüce Allah bize orada da bir cami yaptırmayı nasip etti. Vakıf, Camiye “Hacı Arif Bey Camii” diye de isim koydu. Öğretmen bir kadın tek başına bir cami yaptırmıştı. Bu benim çok ilgimi çekti.” Neden yapılmasın?” dedim. Böylesine bir hayır işine aracılık yapanlardan ve böylesine hayırları gerçekleştirenlerden Allah razı olsun.
Hafız Arif Mehmet Özdemir, emekli olduktan sonraki hayatında Yalova’da gerçekleştirdiği hayır hizmetleri ile ilgili çalışmalarını şöyle anlatıyor:
- Emekli olduktan sonra, emekli hayatım genellikle Yalova’da geçti. Yalova’da bir arsa satın aldım ve oraya bir ev yaptım. 25 senedir yazları oraya gider, gelirim. Yeri Yalova ve Çınarcık arasında Koruköy ve Akköy civarında. Oraya ilk gittiğim zaman pek çok mahrumiyet vardı. Su yoktu, elektrik yoktu, yol yoktu. Orada evimde mahallenin çocuklarını okuttum. Mahallede cami de yoktu, cemaat de yoktu. Ezan sesi gelmeyen bir yerdi. Ankara’da Mehmet Filiz isimli bir arkadaşımız vardı. şimdi vefat etti, Allah rahmet eylesin. Kızılcahamam Çeltikçi Nahiyesi Kurumcu köyünden Ankara’ya gelmişti. Bizim de Ankara’da kiracımız oldu ve teyzemin kızı ile evlendi. Mehmet Filiz Küçükesat Mahallesinde bir gecekondu yaptı. Orada kendi arkadaşlarını ve akrabalarını topladı, bir mahalle kurdular ve orada bir mahalle camii yaptılar. Paraları olmadığı halde yaptılar, kendi güçleri ile yaptılar. Mesela; akşam birleşirler cami inşaatının betonunu kararlar, sabah erken saatlerde de betonunu atarlardı. Çok zevkli bir çalışma ile camilerini yapıp, ibadete açtılar. Ben de o caminin muhasebe defterlerini tutuyordum. Dolayısıyla caminin her şeyini yakinen bilirdim. Bana göre çok güzel bir iş başardılar, oraya bakanların imrendiği bir iş yaptılar. İçten gelerek, paraları olmadığı halde, üçer-beşer kuruş biriktirerek malzeme alıp da yaptılar. Bu durum beni çok etkilerdi. Yüce Allah acaba bana da böyle bir iş nasip eder mi? O caminin yapımında çalışanların durumlarına çok imrendiğim için Yalova’da kaldığım zamanlarda acaba Yalova’da benim oturduğum köyde de bir cami yapılır mı? diye düşünürdüm. Yalova’da arsa çok kıymetli, civardaki camiler de halka bu mahalle için çok uzaktı. Bu köy için bir cami ihtiyacı olduğunu, bunun da her şeyden önce bir arsa temini ile olabileceğini anlattım. Allah rızası için bir Müslüman çıksa da cami için bir arsa verse, “camiyi ben yaptırmayı taahhüt ediyorum” derdim. Yüce Allah birisinin kalbine ilham verdi herhalde. Kışı Ankara’da geçirdiğim bir zamanda bana haber gönderdi. “Hocam gelsin, ben caminin yerini vereceğim” diye. Kış aylarında cami için arsayı verdi ve 1986 yılında yaz aylarında inşaata başladık. İki sene sonra cami inşaatı tamamlandı ve ibadete açıldı. İki senede o cami nasıl bitti, o kubbe nasıl çatıldı, o minare nasıl yükseldi? Hâlâ aklım almıyor. Yüce Allah bu zevki bana tattırdı. Aynen, Mehmet Filiz kardeşimin yaptığı cami gibi bir cami yapmayı bana nasip etti. Bundan dolayı Yüce Allah’a çok şükrediyorum. Caminin inşaatı safhasında şöyle olaylarla karşılaştım; köy halkı ve çevresinde oturanlardan eli keser tutan adamları çağırıyordum, halktan komşulara“şu kalıp çakılacak” diyordum. Hemen eli keser tutanlar tarafından kalıp çakılıyordu ve ertesi gün mahallede ilan ediyorduk. “Beton dökülecek, haydi gelin” diyorduk. Hemen traktörlerle kum taşınıyor, hep birlikte orada betonu imece usulü hazırlayıp, döküyorduk. Öyle düşünüyorum ki, Yüce Allah, Mehmet Filiz ve komşularının yaptığı camiye imrendiğime acıdı da bana bu camiyi yapmayı nasip etti herhalde. Yalova’da bulunduğum bir sırada evimdeydim. Bir gece hepimizin çok iyibildiği Sakarya, Kocaeli ve Yalova çevresinde meydana gelen büyük deprem oldu. Bizim caminin de minaresi yıkıldı. Başka tarafına bir şey olmadı. Yalova benim hayatımın en verimli olduğu zamanlarımda meyvelerimi topladı, kendine hizmet ettirdi: anlattığım camii yaptık, Kur’an Kursu açtık, öğrenci yetiştirdik, inşa ettiğimiz ve hizmete açtığımız camide din görevlisi olmadığı zamanlarda imam-hatiplik yaptım. Camiye resmi imamhatip tayininden sonra vaizliğini yaptım, müezzinliğini yaptım. Yüce Allah bana bu değişik hizmetlerin hepsini tattırdı.
Evliliği
Hacı Arif Mehmet Özdemir, Afet Hanımla evlendi, çocukken geçirdiği bir hastalık nedeniyle çocukları olmadı. Halen her ikisi de hayattadır. Yüce Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin.